dua ile ilgili dini hikayeler



ANNE DUASI

Ya Rabbi, Cennet e benim komşum kim olacak, bana bildir de gidip onunla görüşeyim,` dedi.
Musa Aleyhisselama vahiy geldi.`Falan beldeye git! Orada.çarşının başında bir kasap dükkanı var.O dükkanın sahibi olan kasabı gör! O veli bir kulumdur.Yalnız bilesin ki, onun çok önemli bir işi vardır. Çağırırsan gelmez. İşte o senin cennetteki komşundur.`

Musa Aleyhisselam hemen bildirilen yere gitti.Kasabı buldu ve ona: `Ben sana misafir geldim`, dedi.
Kasap Musa Aleyhisselamı tanımıyordu. Ona `Hoş geldin` deyip bir kenara oturttu. Dükkandaki işi bitince de Alıp evine götürdü.Evinin baş köşesine oturtup çok ikramda bulundu.Musa Aleyhisselam, ev . sahibini dikkatle takip . ediyordu. Ev sahibi kasabın ocakta çömlek içinde, et pişirdiğini gördü. Et pişince çömlekteki eti küçük küçük parçalara ayırdı. Bunları bir tabağa koyup, bir kenara bıraktı.Sonra bir et parçası daha çıkartıp, onu da misafiri Musa Aleyhisselama ikram ederek dedi ki: <

`Benim önemli bir işim var. Sen beni bekleme yemeğini ye`!
Sonra da yanından ayrıldı. Önemli bir işim var deyince, Musa Aleyhisselam, önemli işi nedir diye merak etti ve gizlice kasabı takip etti. Kasap Musa Aleyhisselam in yanından ayrıldıktan sonra, yandaki odaya geçti.Duvarda asılı duran büyük bir zembili indirdi. Zembilde çok ihtiyar, mecalsiz bir kadın vardı. Kadına küçük küçük parçaladığı etleri yedirdi.Karnını güzelce doyurduktan sonra,altındaki kirlenmiş bezleri aldı, yerine temizlerini koydu. Sonra kirli bezleri yıkayıp astıktan sonra ellerini yıkayıp Musa Aleyhisselamın yanına geldi.Daha yemeğe başlamadığını gören kasap sordu.

` Niçin yemeğe başlamadınız ? `

Musa Aleyhisselam `Sen bana zembildeki sırrı söylemedikçe bir lokma
bile yemem`. Dedi.

`Mademki merak ettin anlatayım`: -Ey misafir, bu zembildeki benim yaşlı annemdir. Çok yaşlı olduğu için takatten duştu. Evde bakacak başka kimsem de yok.Evleneceğim, fakat hanımım annemi incitir, onu üzer diye evlenemiyorum.İşe gittiğimde herhangi bir hayvanın kendisine zarar vermemesi için onu gördüğün gibi bir zembile koydum.Her gün gelip iki öğün yemek yediriyorum.Diğer hizmetlerini de görüp gönül rahatlığıyla işime gidiyorum.Bunun üzerine Musa Aleyhisselam dedi ki:

-`Ancak anlamadığım bir şey daha var. Sen annene yemek yedirip su içirdikten sonra, dudaklarını kıpırdatıp bir şeyler söyledi, sen de AMIN dedin.Annen ne söyledi ki amin dedin?

Annem, her hizmet edişimde `Allah seni Cennette Musa Aleyhisselam`a komşu eylesin diye
dua eder. Ben hiç ihtimal vermediğim halde, bu güzel duaya amin derim. Ben kimim ki, O büyük peygamberle komşuluk edebileyim.Onunla komşuluk edebilecek ne amelim var ki ?

O zamana kadar kim olduğunu saklayan Musa Aleyhisselam, buyurdu ki:
`Ey Allahın sevgili kulu, ben Musayım. Beni sana Allah-u Teala
gönderdi. Annenin rızasını kazandığın için Cennet-i Alayı ve orada
bana Komşu olmayı kazandın`.

Kasap hemen kalkıp Musa Aleyhisselamın elini öptü ve sevinç içinde yemeğini yedi.
.
` Allah-u Teala sizleri `ANNE şefkatinden mahrum etmesin ve ANNE
bedduasından uzak kılsın..

GÖK KAPILARINI TİTRETEN DUA;
Asrı Saadette ticaretle uğraşan bir tacir mümin vardı. Bu tacir ticaretinde helal haramı gözetir. Allah ve Resulü için bu ticareti yapar, herkesin hakkına riayet ederdi. Ticaretini Şam ile Medine arasında gerçekleştirir çoğunlukla da ticaret kervanları ile hareket etmez, tek başına yolculuk yapmayı severdi.

Bir alacağını almış, satacağını da satmış ve Şam’dan Medine ye doğru hareket etmişti. Epeyce yol almıştı ki, baştan aşağı silahlı bir eşkıya ile karşılaştı. Eşkıya bu mümin taciri tehdit etti;

"Mallarını şuraya indir, develerini de şu ağaca bağla.”

Mümin tacir:


“Mallarım senin olsun, beni bırak gideyim.

Eşkıya;

"Bugüne kadar soyup da öldürmediğim kimse yok Senin hem mallarını alacağım, hem de canını.”

“Madem beni öldürmeye kararlısın, senden son bir talebim var"

“Söyle talebini”

“Ben Müslüman'ım abdest alıp, iki rekât namaz kılayım ondan sonra beni öldür."


Eşkıya izin verir. Tacir önce abdestini alır, sonra da İki rekât namaz kılar ve ellerini Rabbine açar:

‘Ya Vedud! Ya Vedud! Ya Ze’l-arşi’l-mecîd! Ya Mübdi, Ya Mu’id! Ya Fe’aalün lima yürid! Eselüke bi-nuri vechike’l-lezi mele’e erkane arşike ve es’elüke bi-kudretike’l-leti kadderte biha halkake ve bi rahmetike-lleti vesiat külle şeyin. La ilahe illa ente. Ya Muğis, eğisni! Ya muğis, eğisni! Ya muğis, eğisni!
Mümin tacirin duası bitmişti ki, çok garip bir hadise meydana gelir. Birden beyaz bir at üstünde yeşil elbiseli, elinde de harbe olan bir süvari peyda oldu. Eşkıya şaşırmış, ne yapacağını bilemez bir durumda idi. Eşkıya, taciri ve malları unuttu, ortaya çıkan bu süvariye saldırdı. Süvari bir darbe ile eşkıyayı yere düşürdü.

Süvari tacire dönerek: “Öldür bu eşkıyayı" dedi.

"Ben hayatımda kimseyi öldürmedim, insan öldürmeyi hoş görmem. Beni bağışla.”dedi.

Sonra süvari eşkıyayı bir darbe ile öldürdü.

Tacir sordu: “Sen kimsin?"

“Ben üçüncü kat gökte duran bir meleğim. Bu adamı öldürmeyi Allah Teala bana nasip etti. Sen namazından sonra ellerini kaldırıp duaya başladığında, gök kapılarının çalındığını duyduk, öyle şiddetle çalınıyordu ki. Mühim bir hadisenin olduğunu anladık. İkinci defa dua ettiğinde gök kapıları açıldı. Üçüncü defa dua ettiğinde, Allah Teala, Cebrail Aleyhisselam’ı görevlendirdi.



Cebrail Aleyhisselam şöyle dedi:

‘Dua eden falan mümini kim kurtaracak” Ben talep ettim de görevlendirdiler. Ey Allah Teala’nın mümin kulu! İyi bil ki! Senin yaptığın bu duayı kim yaparsa Allah Teala onun sıkıntısını giderir, ona yardım eder.”

Bu hadiseden sonra mümin tacir yola koyulur ve Medine’ye varır. Soluğu Kâinatın Efendisi Sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda alır ve başından geçen hadiseyi anlatır. Taciri dinleyen Kâinatın Efendisi Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

"Muhakkak ki, Allah Teala sana esma-i hüsnayı telkin etmiş. 0 isimlerle Allah Teala’ya dua edilirse, istenen verilir.”

GÜNAHKAR AĞIZDAN ÇIKAN DUA

Bir kâfilede bulunan insanlar, Ebü’l-Hasan Harkânî hazretlerinin huzûruna gelip;
-Yollar korkuludur. Bize bir duâ öğretiniz, diye istirhâm edince; buyurdu ki:
- O zaman, Ebü’l-Hasan’ı hatırınıza getiriniz!
Bu söz, gelenlerin hoşlarına gitmedi. Yolda eşkıyâ, önlerine çıktı. Hepsinin mal ve metalarını aldı. Yalnız, Ebü’l-Hasan-ı Harkânî hazretlerini hatırlayan bir kimsenin malına zarar gelmedi. Bu hâle arkadaşları şaşıp, sebebini sorduklarında;
-Ebü’l-Hasan-ı Harkânî’yi hatırladım ve kurtuldum, cevâbını aldılar.
Gelip durumu Ebü’l-Hasan hazretlerine anlattılar. Ve;
-Biz Allah’tan yardım istedik, eşkıyâlar bizi soydu. Fakat seni hatırlayıp, senden yardım isteyen şu arkadaş kurtuldu. Bunun hikmeti nedir? diye sordular.
-O arkadaşınızı kurtaran, Allahü teâlâdır. Günahkâr ağızdan çıkan duâyı cenâb-ı Hak kabûl etmez. Bunun için siz Allah’a yalvardığınız zaman duânız kabûl olmadı. Bu arkadaşınız beni hatırlayıp imdât isteyince, ben de Rabbime duâ ettim; “Yâ Rabbî! Şu kulunu içinde bulunduğu belâdan kurtar.” dedim. Rabbim benim duâmı kabûl ettiği için, o arkadaşınız kurtuldu. Mesele bundan ibârettir.” buyurdu.

DEMİRCİNİN DUASI

Horasan Valisi Abdullah bin Tahir çok adaletli biriydi.
Jandarmaları birkaç hırsızı yakaladı.
İçlerinde bir de demirci vardı ki suçsuz olduğu için kaçmıştı.
Nihayet Nişabur’da yakalayıp zindana attılar.
Demirci abdest alıp iki rekat namaz kıldı.
Ellerini semaya kaldırıp:
- Ya Rabbi! Günahım olmadığını ancak Sen biliyorsun.
Beni zindandan Sen kurtarırsın, diye dua etti. O gece vali bir rüya gördü.
Rüyasında dört kişi gelip tacını tahtını altüst ediyordu. Vali uyandı, çok rahatsız olmuştu.
Hapishane müdürünü çağırtıp: ‘Acaba hapishanede suçsuz biri mi var?’, diye sordu.
Müdür, ‘Bilemiyorum, yalnız bir adam suçsuz olduğunu söyleyip, namaz kılıp gözyaşı içerisinde yalvarıyormuş.’ cevabını verdi. Vali hemen demirciyi çağırtıp görüşür. Sonunda onun suçsuz olduğuna kesin bir kanaat getirip ondan özür diler; giderken de: – Bundan sonra bir sıkıntın, dilediğin bir şey olursa bana gel, diye de tembih eder. Demirci:
- Gelmem, çünkü benim bir ‘sahibim’ var ki, o benim gibi bir fakirden dolayı, senin gibi bir sultanın tahtını bir gecede kaç defa altüst etti. O ‘sahibi’ bırakıp sana gelmem, dedi ve oradan ayrıldı. Peygamberimiz “Dua müminin silahıdır.” buyuruyor. Allah Azze ve Celle de Kur’an-ı Kerim’de, “Dualarınız olmasa siz neye yararsınız.” diyor. Hele dua eden mazlum ise derhal kabul olup, aradaki perdelerin kalkacağı pek çok hadiste zikrediliyor. Dua etmek kulu Allah’a yaklaştırır, o halde sıkça dua etmeliyiz.

ANNE DUASI

Hakîm Tirmizî hazretleri gençliğinde ilim öğrenmek için, bulunduğu yer olan Tirmiz’den ayrılıp başka bir yere gitmek için iki arkadaşı ile anlaştılar.
Bu kararı annesine bildirince, annesi çok üzüldü. Oğluna dedi ki:
- Yavrum! Ben zayıf, biçare, yakını ve senden başka yardımcısı olmayan bir kimseyim. Üstelik hastayım. Benim bütün hizmetlerimi sen yapıyorsun. Beni yalnız, çaresiz kime bırakıp gidiyorsun?
Annesinin bu sözü ona çok te’sir etdi Bir taraftan ilim öğrenme arzusu, diğer taraftan ana hakkı kendini zor durumda bırakdı. Sonunda ana hakkının önemini düşünerek, ilim tahsiline gitmekden vazgeçdi. Durumu arkadaşlarına bildirerek, onlarla beraber gelemiyeceğini söyledi.
Arkadaşları şehirden ayrılıp ilim tahsiline gitdiler. Onlardan ayrı düşüp ilim tahsilinden mahrum kalmasına çok üzülüyordu. Aradan epey zaman geçmesine rağmen, ilim öğrenme arzusunu içinden bir türlü atamadı. Yalnız kaldığı zamanlarda bir kenara çekilir, uzun uzun bu üzüntü sebebiyle ağlardı. Bu halini gören annesi:
- Allahü Teala inşallah seni bu arzuna kavuşturur, diye dua ederdi.
Bir gün mezarlıkda oturmuş ağlıyor, hem de kendi kendine:
“- Benim halim ne olacak, arkadaşlarım ilim tahsil etmeğe gitdiler, gerekli ilmi öğrenecekler. Ben ise, burada cahil kaldım. Benim halim ne olacak? diyordu. Bu halde iken aniden yanma nur yüzlü, tatlı sözlü bir ihtiyar çıkageldi.”
- Yavrum! Sen derdini anlatırsan sana yardımcı olabilirim, niçin böyle ağlıyorsun? dedi.
Hakîm Tirmizî hazretleri, başından geçenleri uzun uzun o zata anlatdı. Sonunda:
- İşte ağlamamın sebebi budur, dedi. O zat:
- Kısa zamanda, o iki arkadaşının ilminden daha fazla bir ilme sahib olman için, her gün gelip, sana ders vermemi ister misin? dedi.
Hakîm Tirmizî hazretleri sevinç içinde:
- Tabiî isterim, cevabım verdi.
Bu hadiseden sonra, bu nur yüzlü zat her gün gelip kendisine ders verdi. Ders verme işi üç yıl devam etdi.
Üç yıl sonra bu zatın Hazreti Hızır olduğunu anladı. Bunun üzerine buyurdu ki:
- Bu büyük ni’mete annemin rızasını almam ve onun duasına mazhar olmam bereketiyle kavuşdum.
Bundan sonra da her pazartesi gecesi Hazreti Hızır gelir, manevî hallerinin noksanlıklarını tamamlardı.

4 yorum:

  1. Ellerinize sağlık çok faydalı bilgiler paylaşıyorsunuz. Müsait olduğunuzda benim de bloğumu inceleyip yorum yapabilirmisiniz ? teşekkürler. http://huzurkaynagi.blogspot.com

    YanıtlaSil
  2. Maşallah güzel olmuş ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. Kıssadan hisse derler içim öyle bir hoş oldu . Çok güzel beğenerek okuyorum hepsini teşekkürlerr

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel di . Teşekkür ederim .

    YanıtlaSil